21 Ocak 2015 Çarşamba

Çöl


Kırgınlıkları, kızgınlıkları, kalp kırıkları, aşkları olan kadınlar çöllere göçerlermiş. Kuru havasında yaşanmışlıkları, yaşanmamamışlıkları ve yarım kalmışlıkları sarmalayıp saklayan çöle. Çünkü, zaman yokmuş çölde.  Böylece tüm bu kalp ağırlıkları asılı kalır, hafifler ama yinede varlıklarından bir şey kaybetmezlermiş.
Çöle kaçan kadınlar, ister çölün sükunetinden diyin ister çetin yaşam şartlarından, eteklerinde zaman sadece kendilerini inandıramadıkları umursamaz tavırlarıyla süpürürlermiş yeryüzündeki zalimlikleri.
Çok kadın karşılarındakini daha fazla acıtmamak için bürünürlermiş zalim rolüne. Kendi içlerinde çöle rağmen gün be gün büyüyerek onları öldüren aşklarını işte bu yüzden havada asılı bırakırlarmış.
Dile getirilmeye bile korkulan yaşanmışlıkları buz gibi çöl gecelerinde rüyalara anlatırlar, rüyalarda severler, sevişirler,  konuşurlar yaşarlar, rüyalardan rüyalara raks ederlermiş.

İşte bundan dolayı derler ki eskiler, eğer bir kadın ansızın belirirse rüyalarınızda bilin ki bir yerlerde bir kadın göçe başlamıştır uçsuz bucaksız bir çöle doğru...



Hiç yorum yok: